GECE ŞİİRLERİ
Öznur’a
– saydam gözlerine-
Thames nehri avuçlarının içinde, Ve gözlerinin içinde ‘St. Peter Katedrali’ yaslanmış duruyordu Beş dakika otuz beş saniye gözlerine Kaşlarına Saçlarına Baktım. Ve iki sarmalık Venedik tütünü tutturdum ağzıma Seni görmeseydim; Kadmiyum kırmızı suratım olmazdı.
London; köprüler uçtan uca Bir bardak ‘Grands’ damarlarımı yakıyordu Thames nehri; gökyüzü gibi derin ve açık mavi Gölgelerimiz birleşti Sonra Ellerimiz Dudaklarımız Tenimiz… Titan beyazı yaladı kulaklarımı
On bir defa gözümü kırptım Beş dakika otuz beş saniye gözlerine Dudaklarına Baktım. Bizi en güzel ‘Camille Pissarro’ çizebilirdi. ‘Louveciennes Sokağı’ gibi… İki yaşlı insan gibi…
‘Thames nehri’ gökyüzü gibiydi Titan beyazı gözlerimden geçti İki tane ağaç sallandı Yosunlu taşları gördükçe; Çırılçıplak bir aşkın doğuşunu gördüm, Kendi kendime… Saydam gözlerin olmasaydı İnan ki, Yeni bir dünya olmazdı. (iki kadeh Fransız votkası içmeden gözlerine bakamam, biliyorsun)
- kırılgan parmaklarına-
(Bütün şifrelerim sende gizli Ellerinde Avuçlarında gizli, Seni görmeseydim Yeni bir dünya olmazdı, Kadmiyum sarı olmazdı.)
Otuz sekiz tane karabatak Ve alabildiğince martı Sevişiyorlardı. Altı tane Beyaz kırmızı gemi Bakire kadınlar gibi tedirgindi, ‘London Tower’ utanmasa ağlayacaktı Yüreğim tunçtan, simsiyah kesildi Sense miladi bir tanrıçasın, gözlerinden okudum, Hani bilirsin Zeus’ un karısı vardı ya, asi…
‘London Bridge’ korkutuyordu beni Ve bin bir türlü ışıklar, gözümü alıyordu Ben senin koynundan kaçmanın planlarını yapıyordum Günlerce içmek Ağlamak Yıldızlara asılı kalmak istiyordum, Parçalı, şarap kokulu bir ay gibi… Toprağın kokusu bile yabancı Her şeyden öte sıkışıp kaldım; ‘St. Pauls katedrali’ önünde yüreğim sıkışıp kaldı Ölmekten korkmuyordum…
London Eye’ nin gülüşünü görseydin Saçlarını şöyle bir sallar Kırılgan parmakların yerinden çıkardı Aynı gözlerin gibi… Sana aşık olduğumu anlardın şiirimi okusaydın, Şarkılarımı dinleseydin Kendini dinleseydin, Anlardın bir aşkın gizemli telaşını Heyecanını Geç kalmışlığını Aynı ben gibi… (sana yazdığım altı tane şiiri Thames nehrinin kollarına bıraktım)
-çıldırtan güzelliğine-
Gözlerinde kaldı bütün pastel renkler, Eminim ki Van Gogh seni görseydi, Eceliyle ölebilirdi, Çıldırtan güzelliğini çizebilmek için… Bense şarkımızı yazıyordum, Ve her sokakta Şarkımızı söylüyordum, Senden habersiz… -sekiz tane üveyik havada asılı kaldı, anlayamadım, içlendim- (Altı gece uyumadım.) Beni bilirsin ki, ağlamaktan korkardım, Altı gece ağladım, gök kırmızı dudaklarını düşündüm Aykırı yaşamak bana göre değil anladım sonunda Büsbütün bedeninden Ruhundan Sesinden Ayrı kalmak bana göre değil…
Senin acıların vardı, -gözbebeklerine bakınca anladım- Ne desem, yersiz ve anlamsız Seninle olmak bir mucize, Ve zor. Bir ömür boyu yüreğimi ellerinde taşıyamazsın ki Kaybedişlerimi Kırıklarımı Aykırılığımı, taşıyamazsın -Allah’ım gibi biliyorum-
London sokakları bensiz olsun ne olacak, Yeni bir dünya bensiz yaratılıyor… Benden uzaklarda… -Kadmiyum sarı, gözlerimde kaldı; anlayamadım- On dokuz defa evinin önünden geçtim, On dokuz defa pencerene baktım, Ağzımda Venedik tütünü… Seni hiç göremedim… Ağlamaktan, burnum yanmaya başlamıştı. Koşarak eve gittim Ve ölümümü yazdım… Sense Zeus’un aşağılık karısı Hera gibi İçimde durmadan büyüyordun…
selim cayvarlı
Şehir: samsun
Doğum Tarihi:: 1986
|