İnsan mı baktı şu gökyüzüne
Yoksa insana bakmaktan mı karardı mavilikler
Kaderine mumyalanmış acılarmı düştü Nil’in
Kaçıncıdır bu İskenderiye’nin yüreğinin yanışı

Tahammülü kalmadı Firavûn’ların
Göğsünden çıkan ak ellerine Musâ’nın
Adeviyye’de kurşun yağar iken üstüne masumların
İnsanlık şekerleme uykusunda
Perdeleri çekilmişti vicdanların
Ve şimdi anladım ki
Boşuna siyah değildi gözleri Resulullah’ın (s.a.v)

Zûlmün evinde israftır bana
Attığım her adım
Müjdeler olsun ki benzimi sarıya boyadım
Olurda pişmanlık duyarsanız birgün
Beni buğday tanelerinde hatırlayın
Kur’ân sürün gönlünüze
gözleriniz açılsın
Si/n/si münâfığın yüreğine
Muhammed’i korkular saçılsın

Bir zîkîr, bir sâlâvat, bir zindan
Büyük davamdan avuçlarımda ganimet kalan
Pusulanın yönü duvar vakit hep akşam
Nûr hûzmesini yakalayıp boğazından
Aklınca ölüme kur yapıyor zaman
Korkacağımı sanmayın
biraz bende de var
Abdûlkâdir molla’nın huyundan
veririm canı sahibine de
dilenmem zalimden emân

Hakîkât’e açılacak gözlerim
Âlim olacağım birazdan
sicim sicim vicdan yağacağım üstünüze
demirden bulutlardan
vurun benide şehâdetim ile vurun
bir yetimin yüreğinde tekbir tekbir coşayım
Güneş görecek çocuklar için
Bir bakışlık pencerede ben olayım...

30.04.2014 Muharrem Küçük

Bu Şaire Mesaj Yolla

Okunma Sayısı : 190
Tarih : 10.05.2014
(0)