Gün ışımak üzere uyku tutmadı yine
Kaldırımı ezmeye beni memur ettiler
Gel diyor el sallıyor karşımdaki meyhane
Aşkta henüz çıraktım bir anda tükettiler
Gıcırdayıp açıldı tahta kapı apansız
Ayaklarım gidiyor durduramam imkânsız.

Sessizlik hüküm sürmüş içerisi biraz loş
Hüzün kokuyor her yer, duvarlarda resimler
Düş kurarken uyanık inliyor birkaç sarhoş
Kimi mırıldanıyor unutulmuş isimler
Gözleri yarı açık sızmak üzere zaman
Anıları boğulmuş kadeh içinde viran

Uçuşan sineklerle paylaşılan mezeler
Kol geziyor havada kimliği meçhul küfür
Boşalan bardakları bir el gelip tazeler
Mahkûmlar sarhoşluğa, sanırlar ömür özgür
Oturdum bir masaya yağmur gibi döküldüm
Anlattım yokluğunu bir düğümdüm söküldüm.

Tabaktaki zeytinler gözlerin gibi geldi
Dilimlenmiş domates özlediğim dudağın
Olgun kavun kokusu esip bağrımı deldi
Okşanmayı bekleyen beyaz peynir yanağın
Karşımda gülümseyen bu hayalin olmasa
Kadehler kırılacak, çıldıracaktı masa.

Afet İnce Kırat

Bu Şaire Mesaj Yolla

Okunma Sayısı : 244
Tarih : 28.12.2012
(0)