Gitmek!..

Gidememek!..

Ne kadar çok acılar bağlanabiliyor, çekimleri farklı, sonuçları neredeyse aynı bu iki kelimeye...

Ne zaman yüreğimi dipnotlara bölsem, herbir parçasına eklenen notlarımda, sonu mutlaka sevdanla biten, cümleler içeriyor...anlıyorum ki; inceden inceye zehirlenip, tükeniyor kelimelerim...

Gitmek ya da gidememek, bir kenara kalsın...

Gidiyorum...

Yastık altına gizlediğim ne kadar tebessümün varsa, yüreğimdeki dipnotlarla birlikte, hüzünlerimi doldurduğum valizinin, bir kenarına sıkıştırıp, gidiyorum...

Gitmeli mi!.. Gidememeli mi!.. sorularının hiyerarşisine kapılmadan; gidiyorum...



ışarıda buz gibi bir hava var... aylardan aralık... aralık hüzün kapılarım... hüznüm aralık gibi karanlık... kesik kesik nefes alışlarımın, lime lime edilen umutlarımın arasında, gözüme kaçan toz yüzünden, ince bir kan sızar elmacık kelerime... biliyorsun çünkü; asla ağlamam ben...


Yüreğinin istasyonuna doğru yol alırken, şiirlerimi ve senlerimi, masa lambasının altına bırakıyorum... belki de; hüzünlerimi anımsarsan bakasın diye...

“bir tren kalkacak birazdan yüreğinde; binip gideceğim... oysa ne çok isterdim, raylarına yatmak yüreğinin... üzerimden geçecek trenle, santim santim parçalanmayı ve ebediyen kanına karışmayı...”

sana bir oda dolusu kokumu bırakıyorum; birde, masada bir duble rakı... bir daha ne zaman girersin bu eve bilmiyorum... ama; hüznümü özlediğinde, seni tiksindirecek kadar bir benlik bırakıyorum; birde bir duble rakı masada... nereye giderim, yüreğinden kalkan trenin kondüktörü, hangi istasyonda biletim olmadığı için dışarı atar beni bilmiyorum... fark edilinceye kadar, yolu var yollarımın...

Kelimelerinle tüm bedenimi dondurduğun için; dilimde açtığın yarayla, kendi kanımı içtiğimi bilemedim... kendi kanımda boğulduğumu bilemedim... gidiyorum... belki dilimde açtığın yaraları kapatabilirim... ama artık çok iyi anlıyorum...

Kanımı zehirleyen, bir süveyda sevdan... hoşça(kal)

Bu Şaire Mesaj Yolla

Okunma Sayısı : 212
Tarih : 14.04.2013
(0)