Filiz TURAN
YASAK BAHÇE
Kanat çırparken maviliklerde
En güzel Aşk şarkıları dilinde
Çok uzaklarda bir yerlerde
Yasak bir bahçede
Gördüğü en güzel çiçeğe
Sevdalandı gönül verdi
Bülbül güle
Sahibinden izinsiz
Kimselerden habersiz
Kor gibi bir ateş düştü ikisinin de yüreğine
Günler geçti mevsimler değişti
Kış geçti bahar geldi
Gül açmaz güzel kokular saçmaz
Bülbül ise ötmez kanat çırpamaz oldu
Sevdaları büyüdükçe yüreklerinde
Kavuşmalarının imkansızlığını bildikçe
Gün be gün soldular her ikisi de
Ama ne çare bahçe yasak bir bahçe
Girilmez ki bülbül girsin güle değsin
Geçit vermez ki duvarlar gül sevdiğine ersin
Derken hüzün dolu geçti gitti bahar
Gül bekledi durdu düşlerinde bülbülüne kavuştu
Bülbül uzaklardan baktı hayalinde gülüne dokundu
Sonbahar gelmişti artık rüzgarlar esti durdu
Ne varsa önüne kattı savurdu
Gül yorgun düştü beklemekten
Sevdiğini düşlemekten..
Bırakıp rüzgarın önüne
Yorgun düşmüş incecik bedenini
Tüm kalbiyle diledi sevdiğini
Bir an bile olsa ona kavuşmak için
Canını vermeye değer miydi?
Evet değerdi!
Hırçın esen rüzgar kavradı gülün yorgun bedenini
Yükseldi gökyüzüne aştı aşılmaz duvarları
Artık geride bırakmıştı yasak bahçeyi
Son bir çabayla doğrulup
Rüzgarın önünden savrulup
Düşüverdi sevdiğinin önüne
Bülbül dokundu narin sevdiğine
Öptü kokladı ama nafile
O çoktan kapatmıştı yorgun gözlerini
Sadece gülümsüyordu
Ölürken bile olsa
Onun yanında olmak vardı ya..
Değer! dedi
senin için ölmeye
Bülbül feryat etti ama ne çare
Keşke dedi;
Olsaydın da gülüm yasak bahçede
Varıp sana uzaklardan baksaydım
Ah keşke ölümüne sana dokunmasaydım
Yeter ki sen gülüm! sen yaşasaydın...
22 ocak 2003
Bu şiir toplam 791 kez okundu.
22.12.2005