SERBEST KÜRSÜ
Yedi Saniye Genç adam derin bir iç çekti ve bu göz pınarlarında yıllardır bekleyen barajın yıkılışının sesi idi. Bıraktı gözyaşlarını tutmuştu kendini tam 25 yıldır, bıraktı hepsini bir anne şefkati ile toprağın susuz bağrına. Daha erkendi saat elini deri ceketinin cebine attı sigara paketinde bir sigara kalmıştı, paketi buruşturdu ve attı sigaranın ucundan tuttu ve dudaklarına götürürken, durdu sigara dudak hizasının bir kaç parmak ötesindeydi ama dalmıştı genç adam uzaklara. Bir ah çekti dudaklarını hafiçe araladı çatlamış dudakları birbirine yapışmıştı çok küçük bir eda ile zorla itti dudaklarına sigarayı, cebinden babasının hediye ettiği o muhtar çakmağını çıkardı. Sigarasını yaktı 2 kez derin derin çekti dumanı ciğerlerine ‘’annem olsaydı yapma oğlum şunu daha gençsin yazık değil mi senin ciğerlerine ‘’ derdi diye geçirdi aklından. Ve sonra anlaşılmaz bir kahkaha attı çünkü biliyordu annesi hemen ardından’’bok var sanki bu meredte ‘’ diyeceğini biliyordu . Nedense sonra şaşırdı bittiğini zannettiği kasırga tekrar başlamıştı yüreğinde çılgın kahkahası hıçkırıklı bir ağlama dönüşüverdi. Ufukta kırmızılık görünceye kadar sürdü bu derin için için hıçkırıklar, ufukta görünen kırmızı çizgi hayatın başlangıcı idi, ‘’işte doluyor dünyanın damarları kan ile ‘’ dedi kendi kendine, Güneş denizin göğsünü delip kanlar içinde yükselinceye kadar bekledi. Elindeki çakmağa kot pantolonun arka cebinden çıkardığı bir kağıdı sardı ve kutsal bir kitabı bırakır gibi usulca bıraktı oturduğu taşın üzerine Sakin ve bitkin bir eda ile gözleri uzaklarda bir adım daha attı her adımda aklından geçenlere şaşırdı Kalabalığı gördü koşuşturanları ağlayanları ama umursamadı . Bir adım daha attı işte artık görüyordu kayaları döven dalgaları saatlerdir kulaklarını tırmalayan ve onu çağıran sesler nerden geliyordu artık biliyordu. Meltem rüzgarları esmeye başladı genç adam açtı kollarını kucakladı hepsini kimisini kardeş gibi kimisini anne gibi ve bazılarını sevgili gibi ateşle. Arkasını döndü ve ayağını yerden kaldırmadan küçük bir adım daha geriye doğru attı bu adım ilebir taşın aşağı doğru düştüğünü fark etti. saymaya başladı; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 Tık diye bir ses duyuldu genç adam; ‘’yedi saniye sadece yedi onca yaşanalar onca acılar. sevgiler , savaşlar, hasretler , yoksukluk, zenginlik, hastalık, aşk, keder, dünya, umutlar, hayaller, sadece yedi saniyede silinecekler’’ dedi keyfi yerinde bir kedi hırıltısı gibi çıktı sözcükler dudaklarından gereksiz bir huzur kapladı bedenini kızdı kendine ‘’şimdi sırası değil vazgeçmiyorum’’ diye düşündü beynini patlatırcasına. Güneşle göz göze gelmişlerdi artık operasyonda ki asker gibi işaretini aldı güneşin gözlerinden Ve sırtını bir koltuğa yaslıyormuş gibi ağır ağır geriye doğru yatmaya başladı. İşte tam bu sırada gördü baharın geldiğini dibinde oturduğu kiraz ağacının çiçekleri açmıştı çocukluğunu anımsadı köyünü mahallesini çoçukluk aşkının gözlerinin ne renk olduğunu bile ne garip diye düşündü daha önce okadar kafa patlatmasına rağmen bir türlü hatırlayamamıştı gözlerinin rengini . Bu düşünceler denizinde iken yere paralel halde düşmeye başladığını fark etti. Çünkü saçları gözlerine geliyordu rüzgarın çıplak tenindeki dansı içinde garip bir his uyandırdı, bir an pişman oldu ama çok geçti biraz dan bitecekti içindeki bütün acılar kalbine saplanan hançerler susacak iç savşlar bitecek ve gerilların hepsi ölecekti ve bir hükümet daha düşecekti içinde. Ağlamak yoktu artık gözyaşı olmyacaktı. Hiç inancı olmamıştı ailesi ateşli bir ateisti, bir an ya Tanrı varsa diye düşündü ama bunun içinde geçti. Kalbi deli gibi çarpıyordu damarlarının şiştiğini patlıaycağını düşündü şuan göremiyordu ama emindi boynundaki damarları bile patlayacak gibi görünüyordu şimdi. Ne kadar çirkin görünüyorumdur şimdi diye geçirdi. Ama önemsiz di çünkü zaten kana bulanacaktı o bebek yüzü, acı bir tebessüm oluştu dudaklarında. Bu öylesine bir tebessümdü ki o bile görse parçalanmış bedeni silinirdi gözlerinden ama bu tebessüm silinmezdi emindi. Aşağıdaki keskin kayaların kan kokan dişlerini hissetmeye başlamıştı gözlerini açtı ve yaklaştığını anladı uzaklaşmıştı yukarısı ve o uçurumun kenarında hemen bir kayanın dibinden bir papatya boy vermişti. Nerde olursan ol herzaman umut vardır diye düşündü, gözlerini kapattı, çocukluğu , ailesi , babası, kızkardeşi, annesi , gençliği, okul yıllarını hepsini tek tek satır satır kare kare geçti gözlerinden ‘’demek doğruymuş ölüme yaklaşında hayatın gözlerinin önünden geçermiş ‘’ Sırtında bir acı hissetti hemen ardından kırılma sesi beli kırılmıştı muhtemelen ama acı hissetmiyordu gözlerini açtı bulanıktı her yer ve her kapadağında biraz daha bulanıyordu , Sonra karardı ve sadece isimler görmeye başladı. Yaşamına kim girmiş ise hepsinin adı vardı garip olan onu bu uçurumun kenarına getiren güzel gözlü kızın adı yoktu, birden adını unuttuğunu fark etti gözlerine kan dolduğunu hissetti. Bu kan dışardan değil içerden geliyordu. Yazılar bitmişti uzun bir karanlık kaldı ve Son.. Kaldı Ertan Korkuç / 7.10.2011
Bu yazı 631 kez okundu.
YORUMLAR |