hikmet kızıl
Aşk şairin bile isteye intiharıdır.
Tiftiklenmiş bir yalnızlık benimkisi,
Buyurgan bakışlar altında.
İsyanı dillendiren naif bir söz heyulası,
Beni yağmalayarak geçmiş,
İçimin tınılarında ses olan bütün insanlar.
Anladım ki bilinmeden Tanrının kelimeleri;
Kimse iman etmeyecek hiçbir kelimeye,
Sabah kadar sessiz gece kadar hüzünkâr.
Bir yalnızlığı semirtir gibi münzeviyim.
Pimi çekilmiş bir bomba hükmünde,
Yaşamak bu kenti soluksuz, biteviye…
Bir münzeviye yakışır ancak bunca keder,
Esamisi okunmayan hüzünkârlık.
Zamansız bir sancının tezahürü bu yalın,
Bu ürkek, bu dokunulmamış hüzünlerim
Lorika dayikan, bu ateş dolu serencam.
Şimdi lâl’im istersen sına beni.
Akissiz bir sabah güneşi gibi durgunum yani.
Bilmiyorum hıncımın saman sarısı saçları,
Hangi sevdanın türküsüdür,
Kaç civanı mest etmiştir stranlarla…
Bu pusatlı elemi kim duymuştur bilinmez
Bu sancı ,bu heyula dolu dünya,
Bu amansız kederler,
Hangi isyanlarda yağmalandı kimbilir…
Vaktidir, bir veçh ile bütün sabahları dillendirmenin
Vaktidir ,zarflara sığmayan gözlerini meydanlara sürmenin
Vaktidir ,yaşamak denen kumaşı sürur ile berkitmenin
Ya Rab, ne hazin bir türkü bu çetrefil yaşamak
Sürgün edildiğim yerden yekinerek dolaşmak…
Gözlerime gerilmiş bir çarmıh gibi ulema,
Her sabah tevil eder sevdaya dair sözlerimi.
Yüzümde incinen ölümün hatırası
Hayy diyor Hayy…!
Ölümün sarı çizgisini geçiyoruz demâdem:
Hüzün iki kere tabuttur ,
Ve keder şairin sofrasıdır,
Ölümdür ilk kurtarılacak bütün tufanlardan..
İmdi itiraf ediyorum;
Aşk şairin bile isteye intiharıdır.
Bu şiir toplam 372 kez okundu.
6.06.2013 13:27:14